allah için arşiv

Amerikalı kız oruçtan etkilendi Müslüman oldu

Posted in dini haber with tags , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , on Eylül 4, 2008 by admin

İki yıl önce arkadaşlık ettiği Taha’nın Ramazan’da oruç tutmasından etkilenen Ashley Müslüman oldu.

ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki Murrieta şehrinde yaşayan 19 yaşındaki Ashley Mountasir, Haziran’da Müslüman oldu ve ilk orucunu içinde bulunduğumuz Ramazan’ın ilk günü tuttu.

İslam dinine ilk kez iki yıı önce yine bir Ramazan ayında Müslüman erkek arkadaşı Taha’nın oruç tutmasını izleyerek ilgi duyduğunu belirten Ashley, önceleri Katolik olduğunu söyledi.

Taha ile evlendikten sonra kendi isteği ile Müslüman olan Ashley, şimdi kocası ile birlikte Ramazan oruçlarını tutuyor. 16 saat olmasına rağmen oruç tutmanın zor olmadığını belirten Ashley, “Vücudum bana aç değilim diyor. Vücudumun hiç bir şeye ihtiyacı yok. Allah için oruç tutuyorum.” dedi.

Ashley Mountasir, Temecula Vadisi’ndeki İslam Merkezi’nde Pazar gecesi yapılan ibadetlere katılan yeni Müslüman olanlardan biri. Ramazan Pazar akşamı başladı. Pazar gecesi İslam Merkezi’nde iki kişi daha Müslüman oldu.

The Press-Enterprise’ın haberine göre, Ashley Mountasir, iki yıl önce arkadaşları vesilesi ile tanıştığında Taha’nın Müslüman olduğunu bilmiyordu. Neden oruç tuttuğunu sorduğunda Müslüman olduğunu öğrendi. Ashley ise Katolik fakat kiliseye çok az gitmiş.

Ashley, 23 yaşındaki Taha ve annesi Nefisse Larson’a bir çok soru sordu. Öncelikle Ramazan ve daha sonra genel olarak İslam hakkında sorular sordu. Öğrendikçe daha çok soru sormaya devam etti. Sık sık camide namaz kılmaya başladığını söyleyen Ashley, “Camiye her geldiğimde, içimde bir huzur duyuyordum. Mutlu oluyordum. Ancak ne zaman kiliseye gitsem, kendimi gergin hissediyordum.” dedi.

Haziran’da Müslüman olan Ashley Mountasir, Taha ile Eylül’de evlendi. Müslüman olması için kocası baskı yapmadı. İslam dininde Müslüman olmanın çok sadece olduğunu söyleyen Ashley, “Kendimi hiç Allah’a bu kadar yakın hissetmemiştim. Kendimi korunmuş gibi hissettim. Sanki biri beni hep izliyor.

Anne ve babasına evlendiğini ve Müslüman olduğunu bilmediklerini söyleyen Ashley, anne ve babasının Taha’yı beğendiklerini ve kendisinin bir Müslüman ile arkadaşlık yapmasına karşı çıkmadıklarını söyledi. Ancak Müslüman olduğunu söylediğinde nasıl bir tepki vereceklerinden endişe ediyor.

IRAK’TA EZAN SESLERİNDEN ETKİLENDİ

Mountasir, camide bir kaç düzine kadın ve kızla birlikte namaz kılıyor. Caminin ön tarafında ise 100’den fazla erkek namaz kılıyor.

Camide iki kişinin İslam dinine geçmek istediklerini söyleyen Ashley, bunun üzerine caminin imamı Mahmud Harmoush’un iki kişiye kelime-i şehadeti Arapça sonra İngilizce tekrar ettirdiğini belirtti. Müslüman olan iki kişiden biri olan Alex Ruval, 2003 ve 2004’te Amerikan askeri olarak Irak’ta bulunduğu sırada İslam’a ilgi duymuş.

Alex Ruval, Irak’ta bulunduğu sırada camilerden gelen ezan sesinden etkilendiğini belirterek “Ezan sesleri içimi ısıtıyordu. İnsanları nasıl bir araya getirebildiğini görebiliyordum.” dedi.

Dünya Bülteni / Haber Merkezi

Genç Benjamin Müslüman oldu

Posted in dini haber with tags , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , on Eylül 4, 2008 by admin

Alman genci Benjamin, özellikle Türk toplumundaki aile ve insani ilişkilerle haklara verilen önem sebebiyle Müslüman olmaya karar vererek, İslamiyet ile şereflendi. Bünyamin ismini aldı.

Kâmil Yılmaz

LUDWİGSHAFEN – Yüce dinimiz İslam`ı seçen Alman gençlerinin sayısı her geçen gün artmaya devam ediyor. Son olarak Ludwigshafen`in Oggersheim semtinde ikamet eden Benjamin Kraemer aldı Alman genci İslam`ı seçerek, hidayete erenler kervanına katıldı.
Ludwigshafen Türk-İslam Birliği Mevlana Camii`ne Türk arkadaşı ve aynı zamanda komsusu Tuncay Çelik ile birlikte gelen Alman genci, kılınan cuma namazının ardından Ludwigshafen din görevlisi Şevket Boyrat`ın huzurunda Kelime-i Şahadet getirerek Müslümanlıkla şereflendi. Benjamin Kraemer isimli Alman genci din görevlisi Şevket Boyrat`tan cami ve İslam dini hakkında bilgiler aldı. Niçin Müslüman olmak istediği yönünde bir açıklama yapan Benjamin, Çocukluğumdan beri Türklerden arkadaşlarım oldu. Okulda öğrenci arkadaşlarım oldu. Türk ailelerle komşuluklarımız oldu. Müslüman Türlerin aile yapıları, eşler arasındaki sadakat, anne, baba ve çocuk ilişkileri, akrabalar ve dostlar arasındaki dayanışma ve yardımlaşma, kendi dinlerinde olmasa da diğer din mensuplarına gösterdikleri sevgi, saygı ve muhabbet, benim İslam dinini araştırmama sebep olmuştur dedi.

Temel esaslar
Benjamin ayrıca İslam dininin temizlik dini olması, insana çok değer vermesi, insan sağılığına verdiği önem dolayısıyla alkol içmek ve domuz etinin yasak edilmiş olması, insan hayatına önem vermesi ve bu nedenle şiddet ve terörün yasak olması benim dikkatimi çeken en önemli hususlar olmuştur diye konuştu.
Din görevlisi Şevket Boyrat ise, dinimizde hiç kimseye Müslüman olması için baskı ve zorlama yapılmadığını belirterek, zorlama ve baskı yapıldığı takdirde o imanın Allah katında makbul olmadığını vurguladı. Benjamin Kraemer ise, Ben kararımı verdim. Müslüman olmak ve sünnet olmak istiyorum, ayrıca ismimi değiştirmek istiyorum ve aynı zamanda şehadet belgesi de almak istiyorum dedi.
Bu konuşmalar sonunda Ludwigshafen din görevlisi Şevket Boyrat`ın rehberliğinde Benjamin Kraemer Kelime-i Şahadet getirerek Müslüman oldu. Yapılan merasimde Türk arkadaşı Tuncay Çelik ve dernek üyelerinde Şahin Ilıca da hazır bulundu. Din görevlisi Şevket Boyrat, Müslüman olan gence Almanca Kur`an-ı Kerim ve ibadet rehberi hediye ederek, bundan sonra ne yapması gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunarak tebrik etti. Benjamin Kraemer kendisine gösterilen ilgiye teşekkür etti ve Şu andan itibaren ismimi Bünyamin olarak değiştiriyorum ve bundan böyle sizlerle sürekli diyalog içinde olmak istiyorum şeklinde konuştu.

Post Gazetesi

Nihat Hatipoğlu: Oruç tutmayan da beni izleyecek

Posted in dini haber with tags , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , on Eylül 4, 2008 by admin

Herkesin benden bir şey öğrenmesini, doğrularını netleştirmesini, yanlışları varsa düzeltmesini istiyorum. ‘Hocam sen benim önderimsin’ diyen bir kişinin bile çıkmasını istemiyorum” diyen Nihat Hatipoğlu: Oruç tutmayan da beni izleyecek

Oruç tutmayan da beni izleyecek
KÜBRA VE BÜŞRA İLE İKİDE BİR
O bir anlatıcı. On yılıdır televizyonlardan insanlara Peygamberimiz Hz.Muhammed’i ve İslam dinini, din için anlatıyor. Televizyon programları rayting rekorları kırıyor. Peki neden? Anlattığı şeylerden mi yoksa anlatma biçiminden mi bu kadar izleniyor? O buna “Samimiyet” diyor ve ekliyor“ Kafama silah dayasalar inanmadığım hiçbir şeyi söylemem.” Sanat camiası ve medya onu takip ediyor. Kim mi o? “Herkes benden etkilensin ama adım kullanılmasın”diyor. Ben de etkilenen biri olarak adını kullanmıyorum Kübra

İslam dinini en ince ayrıntısına kadar doğru anlatmak. Daha derin bir ifedeyle ve kendi deyişiyle ‘tebliğ’ etmek Nihat Hatipoğlu’nun yaptığı. Biri böyle büyük bir sorumluluğu üstleniyor ve çevresine yüzlerce insan topluyorsa insanın aklına ‘hikmet bunun neresinde’ sorusu geliyor. Çünkü bu alanda ‘anlatıcı’ belki çoktur ama ‘doğru ve güzel’ anlatıcı pek azdır. Ama gördük ki güzel olanı güzelce anlatılyor. Zihnimizde oluşan soru çengellerinin cevaplarını bulmaya çalıştık. İşte size ruhları doyuran bir sahur yemeği. Afiyet olsun. Büşra

* * *

Kaç yıldır program yapıyorsunuz?

Yaklaşık on yıldır televizyon programı yapıyorum. Ama onun öncesinde de radyocuydum.

Anlatıcısınız. Maneviyat boyutu olsa da sonuçta bu bir iş. Hangi taraf daha ağır basıyor. İş mi, maneviyat mı?

Siz bir işe yalnızca maddiyatla bakarsanız sizin için iş olmaktan öteye gitmez. Ama ben bu şekilde bakmıyorum. Hayat tarzım, endişelerim, hassasiyetlerim oldukça farklı. Sonuçta bir mesajı iletmeye çalışıyoruz. Bizim için önemli olan iletirken hassasiyetlerimizin ne olduğu. Bu noktada işin maddiyat kısmı bizim için önemli değildir. Her emek sarf eden mutlaka karşılığını alacaktır. Ama önemli olan İslam’ı anlatıp bunu hayata aktaran kişilerin hedeflerinin ne olduğu.

Hedef ne peki?

İnsan kazanmak ve daha çok insana bir şey iletebilmek. Bunun maddi bir karşılığının olması mümkün değildir ki. Trilyonlar versinler yaptığınız ‘şer’ bir iş olsa bunun hiç bir anlamı yok. Önemli olan vicdanınızın rahat olması. Mesela; size bir dünya verseler ve inanmadığınız şeyleri anlatın deseler o dünyaya bakmazsınız bile. Çünkü inancınız ve imanınız ile çelişiyor. Ben dinin doğru anlatılmasını ve iletilmesini istiyorum. Çok konuşulmasını değil doğru şeylerin konuşulmasını sağlamak.

Çok izlenen bir isim olmak… Bunun siz de karşılığı nedir?

“Doğru olanı ileten bir hoca” olmak benim için çok şey ifade ediyor. İnsanlara birlik ve beraberliği aşılayan biri olmak benim ilk tercihimdir.

Bu yüzden mi anlatıcı oldunuz?

Elbette. Benim televizyon programlarım ertesi gün internette de yayımlanıyor. İnsanlar bunu çoğaltıyorlar, menfaat sağlayan da oluyor ama onu alıp dinleyip, öğrenmek isteyen de. Ben bir çok korsan kasetime, kitabıma imza attım. Ama sorgulamadım.

KORSAN CD’LERİMİ İMZALIYORUM

Neden?

Korsan yayıncılığın yanında değilim ve tamamen karşıyım. Ama benim durumum daha farklı, bir kişi bile programımı izliyor ya da kitabımı okuyup etkileniyorsa bu çok olumlu birşeydir. Bu yüzden önüme korsan CD geldiğinde “niye getirdiniz?” diye sormam. Bir insana fayda sağlayacaksa imzalarım. Benim CD’lerimi çoğaltıp benden helallik isteyen yüzlerce insan olmuştur. Hiçbirine “Helal etmiyorum” demedim. Hatta bundan dolayıda CD’lerimi çıkartan firmayla da sorun yaşadım.

Doğal…

Serzenişte bulunmışlardır. Çünkü ben bunları radyoda da söylüyorum. Lütfen bunları çoğaltın ve dağıtın diyorum.

Dersinize iyi çalışıyor musunuz?

Tabi. Mesela; Umreye gittim ve dört günüm kitapçılar da geçti. Kendinizi yenilemek zorundasınız ve yeni çıkan kitapları takip etmeniz gerekiyor. Siz anlattıklarınıza aşık olmalısınız ve dahası bunu birebir yaşamanız gerekir. Onu özümseyemezseniz iki saat o kadar konuyu anlatmanız mümkün değil. Öyle olursa ne size bakan birşey anlar ne de siz izleyenlerden birşey anlarsınız. Bu sayede konferansa gittiğimde, onbin kişilik salona yirmi bin kişi geliyor.

Sizce niye geliyorlar?

İyi şeyler hissetikleri için. Çünkü işlerini bırakıp geliyorlar.

Anlatıcı olmak ağır yük ve büyük bir sorumluluk. Bu sizi ürkütmüyor mu? Nasıl başa çıkıyorsunuz nefsinizle, kendinizle?

Hayır ürkütmüyor. Ama toplumdan beklentileriniz varsa ürkütür.

Nasıl bir beklenti?

Siyasi bekleti, rant sağlama ve kitleleşme olabilir. Bu tür endişeleriniz varsa olur. Peygambere düşen tebliğdir. Bütün insanlığı o tebliğin davet sahnesi gibi görmektir. Ekranda konuştuğumda şunu biliyorum, dokuz yaşında bir kız, doksan yaşındaki nine işini bırakmış beni izliyor. Peygamberimizle ilgili hangi güzelliği sunabilirim insanlara nasıl ulaşabilirim onu düşünüyorum. Bunu yaparken samimi olduğuma inanıyorum. Başıma silah dayasalar inanmadığım şeyi söyletemezler.

Peki size göre en büyük ödül nedir?

Üç saat önce uçakta giderken, beni gören herkes kardeşini görmüş gibi seviniyor. Mesela; yanıma yaşlı bir kadın geldi. Umreye gidecekmiş benden helallik istiyor. Yirmi gündür benden helallik istemeyi düşünüyormuş ve Allah bizi uçakta karşılaştırdı. Ben de teyzeye “sen bize dua et” dedim. Diğer taraftan ise “Kocam beni hergün dövüyordu. Sizi dinledikten sonra vazgeçti” diyen o kadar çok kadın var ki. İnsanlar sizin için dua ediyor. Bu büyük bir ödül.

Siz bu ilginin sonucunda kendiniz için ne istiyorsunuz?

İmamı Şafi’nin bir sözü vardır. “İsterim ki bütün kainat benden etkilensin ama adımı kullanmasınlar.” Herkesin benden birşey öğrenmesini, doğrularını netleştirmesini, yanlışları varsa düzeltmesini istiyorum. Ama “Hocam sen benim önderimsin” diyen bir kişinin bile çıkmasını istemiyorum. İlim alsınlar ve yanımda olsunlar sadece bunu isterim. “Yarabbi beni dünya ve ahirette korktuklarımdan emin eyle. Ahirette benim hayırlı bildiğim ve senin de hayırlı bildiğin ne varsa nasip et” diyorum.

Peki birgün anlatıcı olmayı planlamış mıydınız?

Hiç öyle bir hesabım olmadı. Ama tabiki şöyle bir hedefim vardı; Her evde peygamberimin adı anılsın isterdim. Yıllar önce Hz. Muhammed’in adını duyduğumda ağlamıştım. Ne güzel peygamberimden bahsediyorlar diye. Bu muhabbet önceden beri vardı.

İSLAM’IN MODASI GEÇMEZ

Sizi diğerlerinden farkınız ne? Anlatış tarzı mı yoksa anlatılanlar mı?

Anlatılanların bereketi olduğunu düşünüyorum. Bu işin benimle ilgili olduğuna da inanmıyorum. Bunun hayat tarzımızla ilgili olduğunu düşünüyorum. Ben hep şunu söylüyorum. Hepimizin günahı var. Ama anlattığım her şeye iman ederek anlatıyorum.

Medya rayting olaylarında çok kuralcı davranmaz. Size programınızın formatı konusunda hiç mi müdehale etmediler?

Hayır. Ben dört yıldır Star’da program yapıyorum. Star yönetimiyle hiçbir zaman böyle bir endişe yaşamadık. Kontrolü hep benim elime bıraktılar. Hiç bir noktasına müdahale etmeyen bir ekiple çalışıyorum.

Rayting aldığı için olabilir mi?

Her zaman rayting almayabilirsiniz. Bu güvenle ilgili. Benim yapıp yapmayacaklarımı bildikleri için böyle. Şunu biliyorlar;”Nihat hoca konuşurken dini din için anlatır.” Bu doğru. Şunu da biliyorlar ki “Hoca siyasi göndermelerde bulunmaz. Ama yanlış yapan politikacı da, din adamı da olsa yanlışı söyler”. Birilerini suçlamak için değil, o yanlışın ortadan kalması için. Bir çocuk belediyenin açtığı bir çukura düşüp öldüğü zaman o gece bütün hissiyatımla konuşmuş ve çok ağır kelimeler sarf etmişimdir. Bir ilahiyatçı yalnış yaptığında da bunu net söylerim.

Peki anlattığınz şeyleri “Ben ne kadar yapabiliyorum” diye sorguluyor musunuz?

Ben bugün sabah namazını kaçırmış olsaydım ve bugünkü programımda namaz konusu olsaydı sabah namazından bahsetmezdim. O gün birinin gıybetini yapmışsam sohbet konusu olarak gıybeti işlemezdim ya da şöyle derdim; “Hepimiz gıybet yapıyoruz Allah bizi affetsin” derdim. Kendimi de o günaha ortak ederdim. Eve döndüğümde başımı yastığa rahat koyarım.

Kendinize ettiğiniz dua nedir?

“Yarabbi! Samimi oldukça beni konuştur, samimiyetimi kaybettiğimde ise elimdeki tüm imkanları al”. Bu duayı yaparken hem insanları hemde kendimi düşünüyorum. Çünkü yalnış bir insanın doğru birşey anlatması uygun değil. İnanmadığım şeyleri söylersem yarın birgün Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağım.

Farklı kesimlerden birçok kişiye ulaşıyorsunuz. Kimler izliyor sizi?

Medya ve sanat camiasından, hiç tahmin edemiyeceğiniz insanlar arayıp “Namaza başladım” ya da “İslam dini hakkındaki düşüncelerim” değişti diyenler var. Eğer siz peygamber ve İslamı eksik tanımışsanız bunda hepimizin günahı var. İki kutup oluştu ve insanlar arasında o bağ sağlanamadı. O yüzden birbirine düşman olan kitleler oluştu bu ülkede. Belki de benim anlattıklarım o insanların rahatlamısını sağlamıştır.

O yüzden mi Hürriyet gazetesinde yazıyor kitabınızı Doğan Kitap’tan çıkarıyorsunuz?

Evet. Çünkü daha farklı ve daha fazla kitleye ulaşmış oluyorum. Benim kitaplarım birçok farklı yayın evinden de çıktı. Ama Doğan Kitap’tan çıkması başka bir birliktelik oldu.

Kendinizi konumlandırdığınız yer neresi?

Kur’an’ın Hz. Peygamber’i tanımlayan bir ifadesi de şu; “Sen Allah’ın rahmeti sayesinde onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın dağılıp giderlerdi.” Peygamberimizin en baskın özelliği budur. İçki içen birisini dövmeye kalktıklarında Peygamber Efendimiz “O Allah ve Resülü’nü sever” diyor. Bunları okudukça bunun dışında bir Müslüman olmam mümkün değil ki. Ben anladığım ve iman ettiğim dini anlatıyorum. Bu din markası geçmez ve zaman aşımına uğramayan bir dindir.

Din anlatılsa da doğru mesaj verilmiyor diyebilirmiyiz?

Benim böyle birşey söylemem mümkün değil. Ama bu benim uslubum ve anlatımımın doğru olduğuna inanıyorum. Herkesin karakteri farklı. Hallacı Mansur ancak Hallac gibi görünebilir. Ondan İmamı Şafi olmasını bekleyemezsiniz. Belki İslam tümünün bir araya gelmiş halidir. İslam; Peygamber Efendimiz’in yaşadığı hayattır.

Ramazan’da üç saat uyuyorum

Ramazan geldi. Bu defa ne anlatacaksınız?

Benim sahurda da iftarda da konuşacaklarım kurgulu değildir. Dualar vardır sadece onları sabit olarak veririz. Bunun dışında bütün anlatımlar doğaçlamadır. Mesela; kabir alemini anlatıyorumdur ama Resullah konusu açıldığında farkında olmadan yarım saat konuşurum.

Siz Ramazan ayında insanlara en çok neyi anlatmak istersiniz?

Ben sadece iftar yapan ve sahura kalkan kardeşlerimize değil, oruçla ramazanla ilgilenmeyen insanlara da anlatıyorum. Programlarım Ramazan’a ve oruca endeksli değildir. Onları ilk günler anlatır ve bitiririm. Ramazanda herkesin arınmaya ihtiyacı var. Ben inanıyorum ki iftar vaktinde hiç oruçla ilgisi olmayan insanlarda beni izleyecek.

Yaptığınız işi ibadet olarak görüyor musunuz?

Tabiki ibadet. Bir Müslümanın kendi dini hakkındaki bir yanlışını eğer değiştirebilirsem bu en büyük ibadettir. Ramazan’da günde üç saat uyuyorum. Ellibeş yaşındayım ve buna tahammül ediyorum. Yaptığım işin mutluluğu bu. Ben izleyenlerimden ve okuyucularımdan yalnızca dua istiyorum.

Yeni Şafak

Cehennemden Allah’a sığınırım

Posted in Nihat Hatipoglu Yazilari with tags , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , on Eylül 2, 2008 by admin

Cehennemden Allah’a sığınırım

Abdullah ibni Ömer (r.a) anlatıyor:

Peygamber Efendimiz zamanında, Sahabeden biri bir rüya gördüğünde mutlaka onu Rasûl-i Ekrem’e anlatırdı. Ben de buna imrenir içimden kendime şöyle derdim:

“Keşke ben de bir rüya görsem ve Resûlullah’a anlatsam.”

GÜNÜN AYETİ
Benim Rabbim çok merhamet eden, sevgisini ve lütfunu esirgemeyendir. (Hud 11/90)
GÜNÜN HADİSİ
İbni Abbas’ın (r.a.) rivayet ettiğine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur: Kardeşinle münakaşa etme, aşırı bir şekilde şakalaşma, yerine getiremeyeceğin vaadde bulunma. (Tirmizi, Birr: 58)
GÜNÜN DUASI
Uykudan uyandığında şöyle derdi:

Okunuşu: “El-hamdulillahi’l Lezi ehyana ba’de ma ematena ve ileyhi’n-nüşur.”

Anlamı: Bizi öldürdükten sonra yeniden dirilten Allah’a hamd olsun. Şüphesiz dönüş Allah’adır.

O dönemler henüz çok gençtim, yaşım küçüktü. Bir gün mescide uyumuşken rüya gördüm. Rüyamda, iki melek beni alıp doğruca cehenneme götürdüler. Cehennem, kuyu duvarı gibi taşla örülmüştü. İki de direği vardı. Orada Kureyş kabilesinden bazı tanıdıkları gördüm be gördüğüm şeylerden korktum ve:

“Cehennemden Allah’a sığınırım

Cehennemden Allah’a sığınırım

Cehennemden Allah’a sığınırım!” diye bağırmaya başladım.

İşte o sırada onların yanına başka bir melek geldi, ve bana “Korkma!” dedi. Bir de elimde kalın ipek kumaş parçası gibi bir şey vardı. Onunla cennetin neresine işaret etsem, oraya doğru uçuyordum.

Bu rüyamı Peygamber Efendimizin eşi Hafsa ablama anlattım O da Rasûl-i Ekrem Efendimize söyledi.

Bunun üzerine Allah’ın Resûlü:

“Abdullah ne iyi adam! Keşke bir de gece namazı kılsa!” buyurdu.

Abdullah ibni Ömer’in oğlu Salim şöyle dedi:

“O günden sonra babam, geceleri pek az uyur; hep ibadet ederdi.”

Hayır Osman! Ruhbanlık yoktur

Posted in Nihat Hatipoglu Yazilari with tags , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , on Eylül 2, 2008 by admin

Hayır Osman! Ruhbanlık yoktur

Rasûlullah (s.a.v) bir gün dostlarına kıyametten bahsetmişti. Onlar da çok duygulanıp ağladılar. Sonra içlerinden on kişi Osman Bin Maz’ûn’un evinde toplandı. Aralarında Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ali de vardı.
Yaptıkları istişáre neticesinde, bundan böyle dünyadan el etek çekmeye, gündüzleri oruçla, gecelerini de sabaha kadar ibádetle geçirmeye, et yememeye, kadınlara yaklaşmamaya, güzel koku sürünmemeye ve yeryüzünde gezip dolaşmamaya karar verdiler. Bu haber Peygamber Efendimiz’e ulaşınca, kalkıp Osman Bin Maz’ûn’un evine gitti fakat kendisini evde bulamadı. Hanımına, Osman ve arkadaşlarının kendisine gelmeleri için haber bıraktı. Onlar da Peygamber Efendimiz’in huzuruna çıktılar. Efendimiz, karar aldıkları hususları kendilerine sayarak:

– “Bu konularda ortak karar almışsınız, öyle mi?” dedi

Onlar:

– “Evet ey Allah’ın Resulü bizim böyle bir karar almakta hayırdan başka bir gayemiz yoktur” dediler. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v):

-“Şüphesiz ki ben bunlara emrolunmuş değilim. Bu doğru değil. Elbette sizin üzerinizde nefislerinizin hakkı vardır. Bazen oruç tutun, bazen tutmayın. Gece hem ibadet edin hem uyuyun. Ben hem ibádet ederim hem de uyurum. Oruç tuttuğum günlerde olur. Tutmadığım günlerde. Et yediğim gibi hanımlarımla beraber olurum. Kim benim Sünnet’imden yüz çevirirse benden değildirÖ” (Vahidi, s. 207-208; Ali el-Kárî, el-Mirkát, , 182-183)

Peygamberimiz Sahabeyi hayatın içine çekecektir bu tavrıyla.

Hz. Ebû Bekir, dini yaşama husûsunda büyük bir azim ve gayrete sahipti. Bazı arkadaşlarıyla, Allah Rasûlü (s.a.v) gibi olmadıkları gerekçesiyle daha fazla ibadet etmeleri gerektiğini düşünmüşlerdi. Ancak peygamberimiz ruhbanlığa müsaade etmeyerek, ashábından kendi Sünnet’ini takip etmelerini istedi.

GÜNÜN AYETİ

İnsanların içinde öylesi vardır ki herhangi bir bilgisi, rehberi veya aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışmaya kalkar.
(Hacc 22/8)

GÜNÜN HADİSİ

Ebu Hureyre (r.a.) Peygamberimizin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: Olgun mümin ahlakı en güzel olandır.
Ahlak bakımından en iyi olanınız da aile fertlerine en iyi davrananızdır.
(Ebu Davud, Sünnet: 14; Tirmizi, İman: 6)

GÜNÜN DUASI

Yatağından kalktığında şöyle buyururdu:

(Okunuşu) “Rebbiğfir ve’r-ham vehdi Li’s-sebili’l Akvam.”

(Anlamı) “Rabbim bağışla, merhamet et ve en doğru yola ilet.”

Ayet, hadis, dua nedir?

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sitesine göre;

Ayet: Kur’an-ı Kerim’de durak işaretleri arasındaki cümle ya da ifadelerdir.

Hadis: Hz.Peygamberin sözleri veya O’nun fiil ve onaylarının sözle ifadesine denir.

Dua: Kulun istek ve arzularını uygun bir üslupla Allah’a arzetmesidir.

‘Seni özlemiştik ey ramazan’

Posted in Nihat Hatipoglu Yazilari with tags , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , on Eylül 2, 2008 by admin

‘Seni özlemiştik ey ramazan’

SABAHIN erken saatinde önünüze bırakılan telefon faturası canınızı sıkmıştır. İki gün önce gelen elektrik faturası da yabana atılır gibi değildi.

Aslında birkaç gün sonra açılacak okulların getireceği masraf da yavaştan kendini hissettirmeye başladı. Kira, taksitler, ufak tefek sıkıntılar ve daha nice baş ağrıtıcı teferruat.

Hayat böyle geçip gidiyor; bazen sıkıcı, bazen renkli. Bazen hüzün, bazen sevinç dolu. Bazen sessiz, bazen gürültülü. Aslında çoğumuz hayatımızı bu rutin olaylara teslim ediyoruz. Belirleyici olamıyoruz.

Bu gidişatın savunmasını da hazırlamışız kendimizce: “Kader böyle, ne yapayım.” Böyle deriz. Ama kader böyle değil aslında, kaderi çizen insanların kendisidir, insanların tercihidir.

* * *

Kaderi yazan Yüce Rab, kulları kendi iradeleriyle yapacaklarını bildiği için öyle yazmıştır. Yoksa O, yazdığı için biz öyle yapıyor değiliz. Yani kul seçiyor, Allah yaratıyor.

Bundan dolayı da yaptıklarımızdan, kaderimizden, eylemlerimizden sorumlu oluyoruz zaten. Yoksa Allah kaderimize yazdı diye günah işleyecek olsaydık -kaderi böyle yanlış anlayacaksak- o zaman günahlarımızdan sorumlu tutulmazdık ki!

Hem yüce Allah bizi zorlayacak hem de sorumlu tutacak? Böyle bir şey mümkün değildir elbette.

Birkaç gün sonra “kaderimizi” güzelliklerle dolduracak bir fırsat dönemine giriyoruz. Ramazan ayı bütün bereketi, güzelliği, rahmeti, affı ve güler yüzüyle evlerimize konuk olacak.

Havalar sıcak, yazın son günlerinden tam sıyrılamadan ramazanla yüzleşeceğiz. Zor olacak belki. Özellikle de yoğun şekilde çalışacaklar için. Ama büyük nimetler ve rahmetler zorluktan sonra nasip oluyor değil mi?

Sınanacağız. Belki bir kısmınız iyi başlayacak ama iyi götüremeyecek. Belki zaman zaman sinirlerimiz gerilecek. Her ne kadar bu ayda şeytanlar zincirlenip kontrol altında tutulsa da varlıklarını hissedebileceğiz.

Bu mübarek mevsimde sıhhati yerinde olanlar oruç tutmaya gayret etmeliler. Namazlarını aksatmamalılar. İftarda imkán elverdiğince fakirleri, yoksulları, çocukları, yaşlıları sofralarına konuk etmeliler.

Teravih namazları bu ayın en güzel ibadetlerindendir. Farz veya vacip olmamasına rağmen Müslümanların ibadet hayatında önemli bir yer tutmaktadır teravih namazı. Camiler teravihle, salat ve selamlarla daha da güzelleşecek.

Sahurlara kalkmaya çalışmalıyız. Gecenin bereketi sahurla tamamlanır. Sahur vakti, sabaha en yakın andır ki, meleklerin amin demek için fırsat kolladıkları dakikalardır seher vakitleri.

Bu anda Kuran’la ahdimizi, yakınlığımızı yineleyelim. Kutsal vahyi meal ve tefsirinden okuyalım. Rabbimizin bizden ne istediğini daha iyi anlayalım.

* * *

Ramazan boyunca daha nazik olalım. Patronumuzdan fabrikatörümüze, politikacımızdan gazetecimize, işçimizden memurumuza kadar herkes birbirine daha da iyi ve anlayışlı olmalı bu ayda. Daha sevecen olmalı.

İmkánı olan işverenler işçisine, çalışanına ramazan hediyesi olarak biraz daha fazla yardım edebilse keşke. Lüks otellerde değil, yoksulların yanında iftarımızı açabilsek keşke. Birbirimizi gördüğümüzde gülümseyebilsek keşke.

Göreceksiniz, ramazanda her şey daha da güzel olacak. İnanıyorum ki, suçlar daha da azalacak. Birbirimizin hata ve günahını daha az göreceğiz. Birbirimize daha da merhametli olacağız. Unutmayalım ki, yaratılanlar birbirlerine merhametle muamele ederlerse Allah da onlara merhamet eder.

NOT: Sevgili okuyucularım. Ramazan ayı boyunca “iftar” ve “sahur” programlarında “Star TV’de” olacağım. Her akşam iftar için saat 17.30’da, sahur için ise 03.00-05.00 arasında sizlerle birlikte olacağız.

SORALIM ÖĞRENELİM

Nişanı bozmanın dinen sakıncası var mı?

Leyla ŞİMŞEK MARDİN

Nişan, söz anlamındadır. İki tarafın ileride evleneceklerini etrafa ilan etmeleri demektir. Çok önemli bir gerekçe olmadan nişanı bozmak sakıncalıdır. Zira nişanın bozulmasından iki taraf da mağdur olur. Özellikle kız çocuğunun mağduriyeti daha da çok olmaktadır.

Ramazan ayı geliyor. Altı aylık hamileyim. Zorlanacağım. Oruç tutmak zorunda mıyım?

Zeliha YURT/MANİSA

Hamile olan hanımlar doktorlarıyla görüşmeliler. Doktor oruç tutmayı sakıncalı görüyorsa daha sonra kaza etmek koşuluyla oruç tutmayabilirler. Doktorun yanı sıra siz de kendi durumunuzu bilebilirsiniz. Gücünüz yetmeyecekse orucu erteleyiniz.

TV’den hatim dinleyince kabul olur mu?

Salih DOĞAN SAMSUN

TV veya radyodan hatim dinleyince dinleme sevabı alırsınız. Ama siz de içinizden tekrar ederseniz okunanı, okuma sevabı da alırsınız.

‘Seni özlemiştik ey ramazan’

Posted in Nihat Hatipoglu Yazilari with tags , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , on Eylül 2, 2008 by admin

‘Seni özlemiştik ey ramazan’

SABAHIN erken saatinde önünüze bırakılan telefon faturası canınızı sıkmıştır. İki gün önce gelen elektrik faturası da yabana atılır gibi değildi.

Aslında birkaç gün sonra açılacak okulların getireceği masraf da yavaştan kendini hissettirmeye başladı. Kira, taksitler, ufak tefek sıkıntılar ve daha nice baş ağrıtıcı teferruat.

Hayat böyle geçip gidiyor; bazen sıkıcı, bazen renkli. Bazen hüzün, bazen sevinç dolu. Bazen sessiz, bazen gürültülü. Aslında çoğumuz hayatımızı bu rutin olaylara teslim ediyoruz. Belirleyici olamıyoruz.

Bu gidişatın savunmasını da hazırlamışız kendimizce: “Kader böyle, ne yapayım.” Böyle deriz. Ama kader böyle değil aslında, kaderi çizen insanların kendisidir, insanların tercihidir.

* * *

Kaderi yazan Yüce Rab, kulları kendi iradeleriyle yapacaklarını bildiği için öyle yazmıştır. Yoksa O, yazdığı için biz öyle yapıyor değiliz. Yani kul seçiyor, Allah yaratıyor.

Bundan dolayı da yaptıklarımızdan, kaderimizden, eylemlerimizden sorumlu oluyoruz zaten. Yoksa Allah kaderimize yazdı diye günah işleyecek olsaydık -kaderi böyle yanlış anlayacaksak- o zaman günahlarımızdan sorumlu tutulmazdık ki!

Hem yüce Allah bizi zorlayacak hem de sorumlu tutacak? Böyle bir şey mümkün değildir elbette.

Birkaç gün sonra “kaderimizi” güzelliklerle dolduracak bir fırsat dönemine giriyoruz. Ramazan ayı bütün bereketi, güzelliği, rahmeti, affı ve güler yüzüyle evlerimize konuk olacak.

Havalar sıcak, yazın son günlerinden tam sıyrılamadan ramazanla yüzleşeceğiz. Zor olacak belki. Özellikle de yoğun şekilde çalışacaklar için. Ama büyük nimetler ve rahmetler zorluktan sonra nasip oluyor değil mi?

Sınanacağız. Belki bir kısmınız iyi başlayacak ama iyi götüremeyecek. Belki zaman zaman sinirlerimiz gerilecek. Her ne kadar bu ayda şeytanlar zincirlenip kontrol altında tutulsa da varlıklarını hissedebileceğiz.

Bu mübarek mevsimde sıhhati yerinde olanlar oruç tutmaya gayret etmeliler. Namazlarını aksatmamalılar. İftarda imkán elverdiğince fakirleri, yoksulları, çocukları, yaşlıları sofralarına konuk etmeliler.

Teravih namazları bu ayın en güzel ibadetlerindendir. Farz veya vacip olmamasına rağmen Müslümanların ibadet hayatında önemli bir yer tutmaktadır teravih namazı. Camiler teravihle, salat ve selamlarla daha da güzelleşecek.

Sahurlara kalkmaya çalışmalıyız. Gecenin bereketi sahurla tamamlanır. Sahur vakti, sabaha en yakın andır ki, meleklerin amin demek için fırsat kolladıkları dakikalardır seher vakitleri.

Bu anda Kuran’la ahdimizi, yakınlığımızı yineleyelim. Kutsal vahyi meal ve tefsirinden okuyalım. Rabbimizin bizden ne istediğini daha iyi anlayalım.

* * *

Ramazan boyunca daha nazik olalım. Patronumuzdan fabrikatörümüze, politikacımızdan gazetecimize, işçimizden memurumuza kadar herkes birbirine daha da iyi ve anlayışlı olmalı bu ayda. Daha sevecen olmalı.

İmkánı olan işverenler işçisine, çalışanına ramazan hediyesi olarak biraz daha fazla yardım edebilse keşke. Lüks otellerde değil, yoksulların yanında iftarımızı açabilsek keşke. Birbirimizi gördüğümüzde gülümseyebilsek keşke.

Göreceksiniz, ramazanda her şey daha da güzel olacak. İnanıyorum ki, suçlar daha da azalacak. Birbirimizin hata ve günahını daha az göreceğiz. Birbirimize daha da merhametli olacağız. Unutmayalım ki, yaratılanlar birbirlerine merhametle muamele ederlerse Allah da onlara merhamet eder.

NOT: Sevgili okuyucularım. Ramazan ayı boyunca “iftar” ve “sahur” programlarında “Star TV’de” olacağım. Her akşam iftar için saat 17.30’da, sahur için ise 03.00-05.00 arasında sizlerle birlikte olacağız.

SORALIM ÖĞRENELİM

Nişanı bozmanın dinen sakıncası var mı?

Leyla ŞİMŞEK MARDİN

Nişan, söz anlamındadır. İki tarafın ileride evleneceklerini etrafa ilan etmeleri demektir. Çok önemli bir gerekçe olmadan nişanı bozmak sakıncalıdır. Zira nişanın bozulmasından iki taraf da mağdur olur. Özellikle kız çocuğunun mağduriyeti daha da çok olmaktadır.

Ramazan ayı geliyor. Altı aylık hamileyim. Zorlanacağım. Oruç tutmak zorunda mıyım?

Zeliha YURT/MANİSA

Hamile olan hanımlar doktorlarıyla görüşmeliler. Doktor oruç tutmayı sakıncalı görüyorsa daha sonra kaza etmek koşuluyla oruç tutmayabilirler. Doktorun yanı sıra siz de kendi durumunuzu bilebilirsiniz. Gücünüz yetmeyecekse orucu erteleyiniz.

TV’den hatim dinleyince kabul olur mu?

Salih DOĞAN SAMSUN

TV veya radyodan hatim dinleyince dinleme sevabı alırsınız. Ama siz de içinizden tekrar ederseniz okunanı, okuma sevabı da alırsınız.

‘Seni özlemiştik ey ramazan’

Posted in Nihat Hatipoglu Yazilari with tags , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , on Eylül 2, 2008 by admin

‘Seni özlemiştik ey ramazan’

SABAHIN erken saatinde önünüze bırakılan telefon faturası canınızı sıkmıştır. İki gün önce gelen elektrik faturası da yabana atılır gibi değildi.

Aslında birkaç gün sonra açılacak okulların getireceği masraf da yavaştan kendini hissettirmeye başladı. Kira, taksitler, ufak tefek sıkıntılar ve daha nice baş ağrıtıcı teferruat.

Hayat böyle geçip gidiyor; bazen sıkıcı, bazen renkli. Bazen hüzün, bazen sevinç dolu. Bazen sessiz, bazen gürültülü. Aslında çoğumuz hayatımızı bu rutin olaylara teslim ediyoruz. Belirleyici olamıyoruz.

Bu gidişatın savunmasını da hazırlamışız kendimizce: “Kader böyle, ne yapayım.” Böyle deriz. Ama kader böyle değil aslında, kaderi çizen insanların kendisidir, insanların tercihidir.

* * *

Kaderi yazan Yüce Rab, kulları kendi iradeleriyle yapacaklarını bildiği için öyle yazmıştır. Yoksa O, yazdığı için biz öyle yapıyor değiliz. Yani kul seçiyor, Allah yaratıyor.

Bundan dolayı da yaptıklarımızdan, kaderimizden, eylemlerimizden sorumlu oluyoruz zaten. Yoksa Allah kaderimize yazdı diye günah işleyecek olsaydık -kaderi böyle yanlış anlayacaksak- o zaman günahlarımızdan sorumlu tutulmazdık ki!

Hem yüce Allah bizi zorlayacak hem de sorumlu tutacak? Böyle bir şey mümkün değildir elbette.

Birkaç gün sonra “kaderimizi” güzelliklerle dolduracak bir fırsat dönemine giriyoruz. Ramazan ayı bütün bereketi, güzelliği, rahmeti, affı ve güler yüzüyle evlerimize konuk olacak.

Havalar sıcak, yazın son günlerinden tam sıyrılamadan ramazanla yüzleşeceğiz. Zor olacak belki. Özellikle de yoğun şekilde çalışacaklar için. Ama büyük nimetler ve rahmetler zorluktan sonra nasip oluyor değil mi?

Sınanacağız. Belki bir kısmınız iyi başlayacak ama iyi götüremeyecek. Belki zaman zaman sinirlerimiz gerilecek. Her ne kadar bu ayda şeytanlar zincirlenip kontrol altında tutulsa da varlıklarını hissedebileceğiz.

Bu mübarek mevsimde sıhhati yerinde olanlar oruç tutmaya gayret etmeliler. Namazlarını aksatmamalılar. İftarda imkán elverdiğince fakirleri, yoksulları, çocukları, yaşlıları sofralarına konuk etmeliler.

Teravih namazları bu ayın en güzel ibadetlerindendir. Farz veya vacip olmamasına rağmen Müslümanların ibadet hayatında önemli bir yer tutmaktadır teravih namazı. Camiler teravihle, salat ve selamlarla daha da güzelleşecek.

Sahurlara kalkmaya çalışmalıyız. Gecenin bereketi sahurla tamamlanır. Sahur vakti, sabaha en yakın andır ki, meleklerin amin demek için fırsat kolladıkları dakikalardır seher vakitleri.

Bu anda Kuran’la ahdimizi, yakınlığımızı yineleyelim. Kutsal vahyi meal ve tefsirinden okuyalım. Rabbimizin bizden ne istediğini daha iyi anlayalım.

* * *

Ramazan boyunca daha nazik olalım. Patronumuzdan fabrikatörümüze, politikacımızdan gazetecimize, işçimizden memurumuza kadar herkes birbirine daha da iyi ve anlayışlı olmalı bu ayda. Daha sevecen olmalı.

İmkánı olan işverenler işçisine, çalışanına ramazan hediyesi olarak biraz daha fazla yardım edebilse keşke. Lüks otellerde değil, yoksulların yanında iftarımızı açabilsek keşke. Birbirimizi gördüğümüzde gülümseyebilsek keşke.

Göreceksiniz, ramazanda her şey daha da güzel olacak. İnanıyorum ki, suçlar daha da azalacak. Birbirimizin hata ve günahını daha az göreceğiz. Birbirimize daha da merhametli olacağız. Unutmayalım ki, yaratılanlar birbirlerine merhametle muamele ederlerse Allah da onlara merhamet eder.

NOT: Sevgili okuyucularım. Ramazan ayı boyunca “iftar” ve “sahur” programlarında “Star TV’de” olacağım. Her akşam iftar için saat 17.30’da, sahur için ise 03.00-05.00 arasında sizlerle birlikte olacağız.

SORALIM ÖĞRENELİM

Nişanı bozmanın dinen sakıncası var mı?

Leyla ŞİMŞEK MARDİN

Nişan, söz anlamındadır. İki tarafın ileride evleneceklerini etrafa ilan etmeleri demektir. Çok önemli bir gerekçe olmadan nişanı bozmak sakıncalıdır. Zira nişanın bozulmasından iki taraf da mağdur olur. Özellikle kız çocuğunun mağduriyeti daha da çok olmaktadır.

Ramazan ayı geliyor. Altı aylık hamileyim. Zorlanacağım. Oruç tutmak zorunda mıyım?

Zeliha YURT/MANİSA

Hamile olan hanımlar doktorlarıyla görüşmeliler. Doktor oruç tutmayı sakıncalı görüyorsa daha sonra kaza etmek koşuluyla oruç tutmayabilirler. Doktorun yanı sıra siz de kendi durumunuzu bilebilirsiniz. Gücünüz yetmeyecekse orucu erteleyiniz.

TV’den hatim dinleyince kabul olur mu?

Salih DOĞAN SAMSUN

TV veya radyodan hatim dinleyince dinleme sevabı alırsınız. Ama siz de içinizden tekrar ederseniz okunanı, okuma sevabı da alırsınız.

‘Seni hakkıyla bilemedik ya Rabbi!’

Posted in Nihat Hatipoglu Yazilari with tags , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , on Eylül 2, 2008 by admin

‘Seni hakkıyla bilemedik ya Rabbi!’

HZ. Peygamber’in (SAV) dönemi. Medine’ye yakın olan “Kuba” mescidinin imamı her rekátta Fatiha’dan sonra İhlas Suresi’ni okuyor.

Namaza bu sure ile başlıyor ve namazı bu sure ile bitiriyor. Her namazda durum bu. İhlas Suresi’nin ardından başka bir sure eklemeyi de unutmuyordu. Cemaat tarafından da çok sevilen bir imam. İmamın bu tavrı, cemaat ile imam arasında sıkıntıya yol açıyor. Cemaatin, “Her rekátta İhlas’ı okuma veya İhlas’ı okuduğunda başka sure ekleme” demesine rağmen imam bildiğini yapmaya devam ediyor. Aradaki anlaşmazlık, imamın, isterseniz imamlığı bırakayım noktasına kadar tırmanıyor.

Nihayet olay Peygamberimize (SAV) iletiliyor. Efendimiz (SAV) adamı çağırtıp bu ısrarının sebebini soruyor: “Neden arkadaşlarını dinlemedin, neden her rekátta İhlas Suresi’ni okumaya devam ediyorsun?” Adam, “Ey Allah’ın resulü, ben bu sureyi çok seviyorum” cevabını veriyor. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV), “Şüphesiz bu sureye olan sevgin seni cennete koyacaktır” buyuruyor.

* * *

Aslında bu olay o dönemde görülen tek örnek değildir. Benzeri bir olayda İhlas Suresi’nde ısrar eden imam, “Çünkü bu surede Rabbim kendini tanıtıyor” cevabını verince Peygamberimiz (SAV), “Ona söyleyin Allah da onu seviyor” buyurur.

İhlas Suresi’nin sırrı neydi peki? Peygamberimiz (SAV) ve sahabisini bu sure konusunda hassaslaştıran özellik neydi? Anlamını okuduğumuzda sır kendi kendine çözülüyor: “De ki, O Allah’tır. Bir tektir. Allah Samed’dir (Her şey O’na muhtaçtır. O hiçbir şeye muhtaç değildir). Ondan çocuk olmamıştır (kimsenin babası değildir), kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir). Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir.” (İhlas 1-4)

Hz. Ömer’i dize getiren, “Şüphesiz ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilah yoktur. O halde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl!” (Taha, 14) ayetinde de insanlığı çoktanrıcılıktan tek Rabb’e çekmenin vurgusunu rahatça görebiliriz.

Yüce Allah’ın birliği, O’nun bütün ortaklardan ve ortaklıklardan uzak oluşu marifetullaha -Allah’ı hakkıyla tanımaya- bir çağrıydı aslında. İnsanlığı kesretten (çoktan) vahdete (tek ilaha) getiren çizgi, İhlas Suresi’nin çağrısının doğru anlaşılmasıyla mümkün oldu ancak. O anlayışta Zeus’a, Allah’a evlat tanımlamasına, melekleri Allah’ın kızları ilanına, tanrılara insanlardan kurban adamaya yer yoktur.

Yüce Allah’ın kudreti karşısında insanın çapının farkında oluşu vardı belki. Hz. Ebu Bekir’in, “Seni ulularım Rabbim! Seni hakkıyla bilemedik. Seni ulularım Rabbim! Sana hakkıyla ibadet edemedik” itirafı vardır. Allah’ım bize eşyanın (varlığın) hakikatini göster diyen ince anlayış vardır. Ben Halik’in bir yansımasıyım, diyen veya Allah’tan gayri taptıklarınız ayaklarımın altındadır, diyen tasavvurun narin çizgisi vardır. O çizgi onları öyle bir zirveye taşıyacaktır ki; nereye bakarsam Hakk’ı görürüm demekten kendilerini alamamışlardı. Sırı Sakati’nin, kıvrılarak uyumaya çalıştığını gören bir talebesinin neden ayağınızı uzatmıyorsunuz hocam sözüne; “Evladım! Ayağımı uzattığımda Rabbimin beni gördüğünü hatırlıyorum, utanıyorum” cevabını verdirecek bir kıvama gelmesinde esas rol İhlas Suresi’nin getirdiği uluhiyet anlayışıdır.

Onun içindir ki Allah’ın zatını düşünmekten çok O’nun yarattığı káinata dikkat çekilmiştir. Zatı hakkında ne düşünülebilir ki. İsimlerini, sıfatlarını düşünebiliriz. Onların yorumlarını yapabilirsiniz. Ötesine gittiğinizde, ötesinin ötesine kapı açıldığını göreceksiniz. Nihayet Hz. Ebu Bekir’e ait olduğu söylenen söze çakılıp kalacaksınız: “El acze anil idraki idrakun-Seni tamamıyla kuşatmaktan (idrakten) aciz olmak, seni anlamaktır Rabbim.”

İşte Allah’a imanın çatısını kuran İhlas Suresi veya Ayetel Kürsi’deki (Bakara 2/255) çağrının çok net ve açık olması bundandır. İhlas Suresi’nde iki aşamalı anlatım dikkat çeker. Önce birliğe vurgu yapılır, sonra “lem=olumsuz eki” ile insanlık tarihi boyunca bu birliği zedeleyen özelliklere göndermede bulunulur. Peygamberimizin (SAV) Kuran’ın en büyük ayeti olduğunu ilan ettiği Ayetel Kürsi, İhlas Suresi’nin bir tefsiri mesabesinde değil mi!

* * *

“Allah O’dur. Başka tanrı yoktur. Her zaman diridir. Her an bütün káinatı yönetendir. Ne uyuklar, ne uyur, göklerde, yerde ne varsa hepsi O’nundur. İzni olmadan kim kalkıp da O’nun huzurunda şefaat edebilir? Yarattıklarının yaptıklarını, yapacaklarını bilir. Kulları ise O’nun ilminden ancak uygun gördüğü kadarını kavrayabilirler. İlmi, gücü ve kudreti bütün gökleri, yeri kucaklar. Ve bunları koruyup, gözetmek kendisine ağır gelmez. En yüce ve en büyük yalnız O’dur.”( Bakara 2/255)

Soruyorum zaman zaman: Dinle ilgili uluorta ve yakışıksız beyanat veya tartışmaların esas nedeni, yüce Allah’ın bu vasıflarının iyi anlaşılmaması mıdır? Bizler Allah’ın yüce ilmi ve kelamı ile kendi egzersizlerimizi aynı teraziye koyuyoruz. Dinin kurban, namaz, oruç, hac, ihsan, takva, iyilik, merhamet gibi emirleri ile kumar, zina, haksızlık, zulüm, dolandırıcılık, sömürgecilik gibi yasaklarının yeterince anlaşılamamasında “Allah, Rab, İlah vahiy” kavramlarının doğru anlaşılmaması etkindir maalesef. Hz. Ebu Bekir’in işaret ettiği idrake varamadan idrak, anlayış ve iman mümkün olabilir mi?

SORALIM ÖĞRENELİM

Evli bir bayanla yakınlığım var. Bunun günahını öğrenmek istiyorum.

C.S./İSTANBUL

Yüce Allah’ın en nefret ettiği günah zinadır. Özellikle evli bir insanla olan böyle bir yakınlığı hiçbir din, vicdan veya akıl kabul etmez. Zira böyle bir zinada; Allah’ın, eşin, çocukların, komşuların tümünün hakkı ayrı ayrı söz konusu olur. Ve Allah hepsinden sorar. İkiniz de bir an önce tövbe edip Allah’a yönelin. İyi işler yapın. Rabbim dilerse her günahı affeder.

Peygamberimize ait olduğu söylenen bir resim gördüm. Doğruluk payı olabilir mi?

Necla YAVUZ/AVUSTURYA

Böyle bir resmin varlığını bana da söylediler. 15-17 yaşlarında birine ait bir resim. Hz. Peygamber’in (SAV) böyle bir resmi yoktur. Böyle şeylere itibar etmeyiniz.

Kabir nur namazı var mı?

Saadet ÇAN/MUĞLA

Bu isimle anılan herhangi bir namaza kitaplarımızda rastlamıyoruz. Peygamberimizin (SAV) yorulduğu ve yaşlandığı zamanlarda gece geç saatte bazen oturduğu yerde nafile namaz kıldığını biliyoruz. Sanıyorum bu namaza böyle bir isim takmışlar. Aslında kıldığımız bütün namazlar kabrimize, ahiretimize ışık ve nur olsun diye kılınmıyor mu zaten.

‘Seni hakkıyla bilemedik ya Rabbi!’

Posted in Nihat Hatipoglu Yazilari with tags , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , on Eylül 2, 2008 by admin

‘Seni hakkıyla bilemedik ya Rabbi!’

HZ. Peygamber’in (SAV) dönemi. Medine’ye yakın olan “Kuba” mescidinin imamı her rekátta Fatiha’dan sonra İhlas Suresi’ni okuyor.

Namaza bu sure ile başlıyor ve namazı bu sure ile bitiriyor. Her namazda durum bu. İhlas Suresi’nin ardından başka bir sure eklemeyi de unutmuyordu. Cemaat tarafından da çok sevilen bir imam. İmamın bu tavrı, cemaat ile imam arasında sıkıntıya yol açıyor. Cemaatin, “Her rekátta İhlas’ı okuma veya İhlas’ı okuduğunda başka sure ekleme” demesine rağmen imam bildiğini yapmaya devam ediyor. Aradaki anlaşmazlık, imamın, isterseniz imamlığı bırakayım noktasına kadar tırmanıyor.

Nihayet olay Peygamberimize (SAV) iletiliyor. Efendimiz (SAV) adamı çağırtıp bu ısrarının sebebini soruyor: “Neden arkadaşlarını dinlemedin, neden her rekátta İhlas Suresi’ni okumaya devam ediyorsun?” Adam, “Ey Allah’ın resulü, ben bu sureyi çok seviyorum” cevabını veriyor. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV), “Şüphesiz bu sureye olan sevgin seni cennete koyacaktır” buyuruyor.

* * *

Aslında bu olay o dönemde görülen tek örnek değildir. Benzeri bir olayda İhlas Suresi’nde ısrar eden imam, “Çünkü bu surede Rabbim kendini tanıtıyor” cevabını verince Peygamberimiz (SAV), “Ona söyleyin Allah da onu seviyor” buyurur.

İhlas Suresi’nin sırrı neydi peki? Peygamberimiz (SAV) ve sahabisini bu sure konusunda hassaslaştıran özellik neydi? Anlamını okuduğumuzda sır kendi kendine çözülüyor: “De ki, O Allah’tır. Bir tektir. Allah Samed’dir (Her şey O’na muhtaçtır. O hiçbir şeye muhtaç değildir). Ondan çocuk olmamıştır (kimsenin babası değildir), kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir). Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir.” (İhlas 1-4)

Hz. Ömer’i dize getiren, “Şüphesiz ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilah yoktur. O halde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl!” (Taha, 14) ayetinde de insanlığı çoktanrıcılıktan tek Rabb’e çekmenin vurgusunu rahatça görebiliriz.

Yüce Allah’ın birliği, O’nun bütün ortaklardan ve ortaklıklardan uzak oluşu marifetullaha -Allah’ı hakkıyla tanımaya- bir çağrıydı aslında. İnsanlığı kesretten (çoktan) vahdete (tek ilaha) getiren çizgi, İhlas Suresi’nin çağrısının doğru anlaşılmasıyla mümkün oldu ancak. O anlayışta Zeus’a, Allah’a evlat tanımlamasına, melekleri Allah’ın kızları ilanına, tanrılara insanlardan kurban adamaya yer yoktur.

Yüce Allah’ın kudreti karşısında insanın çapının farkında oluşu vardı belki. Hz. Ebu Bekir’in, “Seni ulularım Rabbim! Seni hakkıyla bilemedik. Seni ulularım Rabbim! Sana hakkıyla ibadet edemedik” itirafı vardır. Allah’ım bize eşyanın (varlığın) hakikatini göster diyen ince anlayış vardır. Ben Halik’in bir yansımasıyım, diyen veya Allah’tan gayri taptıklarınız ayaklarımın altındadır, diyen tasavvurun narin çizgisi vardır. O çizgi onları öyle bir zirveye taşıyacaktır ki; nereye bakarsam Hakk’ı görürüm demekten kendilerini alamamışlardı. Sırı Sakati’nin, kıvrılarak uyumaya çalıştığını gören bir talebesinin neden ayağınızı uzatmıyorsunuz hocam sözüne; “Evladım! Ayağımı uzattığımda Rabbimin beni gördüğünü hatırlıyorum, utanıyorum” cevabını verdirecek bir kıvama gelmesinde esas rol İhlas Suresi’nin getirdiği uluhiyet anlayışıdır.

Onun içindir ki Allah’ın zatını düşünmekten çok O’nun yarattığı káinata dikkat çekilmiştir. Zatı hakkında ne düşünülebilir ki. İsimlerini, sıfatlarını düşünebiliriz. Onların yorumlarını yapabilirsiniz. Ötesine gittiğinizde, ötesinin ötesine kapı açıldığını göreceksiniz. Nihayet Hz. Ebu Bekir’e ait olduğu söylenen söze çakılıp kalacaksınız: “El acze anil idraki idrakun-Seni tamamıyla kuşatmaktan (idrakten) aciz olmak, seni anlamaktır Rabbim.”

İşte Allah’a imanın çatısını kuran İhlas Suresi veya Ayetel Kürsi’deki (Bakara 2/255) çağrının çok net ve açık olması bundandır. İhlas Suresi’nde iki aşamalı anlatım dikkat çeker. Önce birliğe vurgu yapılır, sonra “lem=olumsuz eki” ile insanlık tarihi boyunca bu birliği zedeleyen özelliklere göndermede bulunulur. Peygamberimizin (SAV) Kuran’ın en büyük ayeti olduğunu ilan ettiği Ayetel Kürsi, İhlas Suresi’nin bir tefsiri mesabesinde değil mi!

* * *

“Allah O’dur. Başka tanrı yoktur. Her zaman diridir. Her an bütün káinatı yönetendir. Ne uyuklar, ne uyur, göklerde, yerde ne varsa hepsi O’nundur. İzni olmadan kim kalkıp da O’nun huzurunda şefaat edebilir? Yarattıklarının yaptıklarını, yapacaklarını bilir. Kulları ise O’nun ilminden ancak uygun gördüğü kadarını kavrayabilirler. İlmi, gücü ve kudreti bütün gökleri, yeri kucaklar. Ve bunları koruyup, gözetmek kendisine ağır gelmez. En yüce ve en büyük yalnız O’dur.”( Bakara 2/255)

Soruyorum zaman zaman: Dinle ilgili uluorta ve yakışıksız beyanat veya tartışmaların esas nedeni, yüce Allah’ın bu vasıflarının iyi anlaşılmaması mıdır? Bizler Allah’ın yüce ilmi ve kelamı ile kendi egzersizlerimizi aynı teraziye koyuyoruz. Dinin kurban, namaz, oruç, hac, ihsan, takva, iyilik, merhamet gibi emirleri ile kumar, zina, haksızlık, zulüm, dolandırıcılık, sömürgecilik gibi yasaklarının yeterince anlaşılamamasında “Allah, Rab, İlah vahiy” kavramlarının doğru anlaşılmaması etkindir maalesef. Hz. Ebu Bekir’in işaret ettiği idrake varamadan idrak, anlayış ve iman mümkün olabilir mi?

SORALIM ÖĞRENELİM

Evli bir bayanla yakınlığım var. Bunun günahını öğrenmek istiyorum.

C.S./İSTANBUL

Yüce Allah’ın en nefret ettiği günah zinadır. Özellikle evli bir insanla olan böyle bir yakınlığı hiçbir din, vicdan veya akıl kabul etmez. Zira böyle bir zinada; Allah’ın, eşin, çocukların, komşuların tümünün hakkı ayrı ayrı söz konusu olur. Ve Allah hepsinden sorar. İkiniz de bir an önce tövbe edip Allah’a yönelin. İyi işler yapın. Rabbim dilerse her günahı affeder.

Peygamberimize ait olduğu söylenen bir resim gördüm. Doğruluk payı olabilir mi?

Necla YAVUZ/AVUSTURYA

Böyle bir resmin varlığını bana da söylediler. 15-17 yaşlarında birine ait bir resim. Hz. Peygamber’in (SAV) böyle bir resmi yoktur. Böyle şeylere itibar etmeyiniz.

Kabir nur namazı var mı?

Saadet ÇAN/MUĞLA

Bu isimle anılan herhangi bir namaza kitaplarımızda rastlamıyoruz. Peygamberimizin (SAV) yorulduğu ve yaşlandığı zamanlarda gece geç saatte bazen oturduğu yerde nafile namaz kıldığını biliyoruz. Sanıyorum bu namaza böyle bir isim takmışlar. Aslında kıldığımız bütün namazlar kabrimize, ahiretimize ışık ve nur olsun diye kılınmıyor mu zaten.