Herkesin benden bir şey öğrenmesini, doğrularını netleştirmesini, yanlışları varsa düzeltmesini istiyorum. ‘Hocam sen benim önderimsin’ diyen bir kişinin bile çıkmasını istemiyorum” diyen Nihat Hatipoğlu: Oruç tutmayan da beni izleyecek
Oruç tutmayan da beni izleyecek
KÜBRA VE BÜŞRA İLE İKİDE BİR
O bir anlatıcı. On yılıdır televizyonlardan insanlara Peygamberimiz Hz.Muhammed’i ve İslam dinini, din için anlatıyor. Televizyon programları rayting rekorları kırıyor. Peki neden? Anlattığı şeylerden mi yoksa anlatma biçiminden mi bu kadar izleniyor? O buna “Samimiyet” diyor ve ekliyor“ Kafama silah dayasalar inanmadığım hiçbir şeyi söylemem.” Sanat camiası ve medya onu takip ediyor. Kim mi o? “Herkes benden etkilensin ama adım kullanılmasın”diyor. Ben de etkilenen biri olarak adını kullanmıyorum Kübra
İslam dinini en ince ayrıntısına kadar doğru anlatmak. Daha derin bir ifedeyle ve kendi deyişiyle ‘tebliğ’ etmek Nihat Hatipoğlu’nun yaptığı. Biri böyle büyük bir sorumluluğu üstleniyor ve çevresine yüzlerce insan topluyorsa insanın aklına ‘hikmet bunun neresinde’ sorusu geliyor. Çünkü bu alanda ‘anlatıcı’ belki çoktur ama ‘doğru ve güzel’ anlatıcı pek azdır. Ama gördük ki güzel olanı güzelce anlatılyor. Zihnimizde oluşan soru çengellerinin cevaplarını bulmaya çalıştık. İşte size ruhları doyuran bir sahur yemeği. Afiyet olsun. Büşra
* * *
Kaç yıldır program yapıyorsunuz?
Yaklaşık on yıldır televizyon programı yapıyorum. Ama onun öncesinde de radyocuydum.
Anlatıcısınız. Maneviyat boyutu olsa da sonuçta bu bir iş. Hangi taraf daha ağır basıyor. İş mi, maneviyat mı?
Siz bir işe yalnızca maddiyatla bakarsanız sizin için iş olmaktan öteye gitmez. Ama ben bu şekilde bakmıyorum. Hayat tarzım, endişelerim, hassasiyetlerim oldukça farklı. Sonuçta bir mesajı iletmeye çalışıyoruz. Bizim için önemli olan iletirken hassasiyetlerimizin ne olduğu. Bu noktada işin maddiyat kısmı bizim için önemli değildir. Her emek sarf eden mutlaka karşılığını alacaktır. Ama önemli olan İslam’ı anlatıp bunu hayata aktaran kişilerin hedeflerinin ne olduğu.
Hedef ne peki?
İnsan kazanmak ve daha çok insana bir şey iletebilmek. Bunun maddi bir karşılığının olması mümkün değildir ki. Trilyonlar versinler yaptığınız ‘şer’ bir iş olsa bunun hiç bir anlamı yok. Önemli olan vicdanınızın rahat olması. Mesela; size bir dünya verseler ve inanmadığınız şeyleri anlatın deseler o dünyaya bakmazsınız bile. Çünkü inancınız ve imanınız ile çelişiyor. Ben dinin doğru anlatılmasını ve iletilmesini istiyorum. Çok konuşulmasını değil doğru şeylerin konuşulmasını sağlamak.
Çok izlenen bir isim olmak… Bunun siz de karşılığı nedir?
“Doğru olanı ileten bir hoca” olmak benim için çok şey ifade ediyor. İnsanlara birlik ve beraberliği aşılayan biri olmak benim ilk tercihimdir.
Bu yüzden mi anlatıcı oldunuz?
Elbette. Benim televizyon programlarım ertesi gün internette de yayımlanıyor. İnsanlar bunu çoğaltıyorlar, menfaat sağlayan da oluyor ama onu alıp dinleyip, öğrenmek isteyen de. Ben bir çok korsan kasetime, kitabıma imza attım. Ama sorgulamadım.
KORSAN CD’LERİMİ İMZALIYORUM
Neden?
Korsan yayıncılığın yanında değilim ve tamamen karşıyım. Ama benim durumum daha farklı, bir kişi bile programımı izliyor ya da kitabımı okuyup etkileniyorsa bu çok olumlu birşeydir. Bu yüzden önüme korsan CD geldiğinde “niye getirdiniz?” diye sormam. Bir insana fayda sağlayacaksa imzalarım. Benim CD’lerimi çoğaltıp benden helallik isteyen yüzlerce insan olmuştur. Hiçbirine “Helal etmiyorum” demedim. Hatta bundan dolayıda CD’lerimi çıkartan firmayla da sorun yaşadım.
Doğal…
Serzenişte bulunmışlardır. Çünkü ben bunları radyoda da söylüyorum. Lütfen bunları çoğaltın ve dağıtın diyorum.
Dersinize iyi çalışıyor musunuz?
Tabi. Mesela; Umreye gittim ve dört günüm kitapçılar da geçti. Kendinizi yenilemek zorundasınız ve yeni çıkan kitapları takip etmeniz gerekiyor. Siz anlattıklarınıza aşık olmalısınız ve dahası bunu birebir yaşamanız gerekir. Onu özümseyemezseniz iki saat o kadar konuyu anlatmanız mümkün değil. Öyle olursa ne size bakan birşey anlar ne de siz izleyenlerden birşey anlarsınız. Bu sayede konferansa gittiğimde, onbin kişilik salona yirmi bin kişi geliyor.
Sizce niye geliyorlar?
İyi şeyler hissetikleri için. Çünkü işlerini bırakıp geliyorlar.
Anlatıcı olmak ağır yük ve büyük bir sorumluluk. Bu sizi ürkütmüyor mu? Nasıl başa çıkıyorsunuz nefsinizle, kendinizle?
Hayır ürkütmüyor. Ama toplumdan beklentileriniz varsa ürkütür.
Nasıl bir beklenti?
Siyasi bekleti, rant sağlama ve kitleleşme olabilir. Bu tür endişeleriniz varsa olur. Peygambere düşen tebliğdir. Bütün insanlığı o tebliğin davet sahnesi gibi görmektir. Ekranda konuştuğumda şunu biliyorum, dokuz yaşında bir kız, doksan yaşındaki nine işini bırakmış beni izliyor. Peygamberimizle ilgili hangi güzelliği sunabilirim insanlara nasıl ulaşabilirim onu düşünüyorum. Bunu yaparken samimi olduğuma inanıyorum. Başıma silah dayasalar inanmadığım şeyi söyletemezler.
Peki size göre en büyük ödül nedir?
Üç saat önce uçakta giderken, beni gören herkes kardeşini görmüş gibi seviniyor. Mesela; yanıma yaşlı bir kadın geldi. Umreye gidecekmiş benden helallik istiyor. Yirmi gündür benden helallik istemeyi düşünüyormuş ve Allah bizi uçakta karşılaştırdı. Ben de teyzeye “sen bize dua et” dedim. Diğer taraftan ise “Kocam beni hergün dövüyordu. Sizi dinledikten sonra vazgeçti” diyen o kadar çok kadın var ki. İnsanlar sizin için dua ediyor. Bu büyük bir ödül.
Siz bu ilginin sonucunda kendiniz için ne istiyorsunuz?
İmamı Şafi’nin bir sözü vardır. “İsterim ki bütün kainat benden etkilensin ama adımı kullanmasınlar.” Herkesin benden birşey öğrenmesini, doğrularını netleştirmesini, yanlışları varsa düzeltmesini istiyorum. Ama “Hocam sen benim önderimsin” diyen bir kişinin bile çıkmasını istemiyorum. İlim alsınlar ve yanımda olsunlar sadece bunu isterim. “Yarabbi beni dünya ve ahirette korktuklarımdan emin eyle. Ahirette benim hayırlı bildiğim ve senin de hayırlı bildiğin ne varsa nasip et” diyorum.
Peki birgün anlatıcı olmayı planlamış mıydınız?
Hiç öyle bir hesabım olmadı. Ama tabiki şöyle bir hedefim vardı; Her evde peygamberimin adı anılsın isterdim. Yıllar önce Hz. Muhammed’in adını duyduğumda ağlamıştım. Ne güzel peygamberimden bahsediyorlar diye. Bu muhabbet önceden beri vardı.
İSLAM’IN MODASI GEÇMEZ
Sizi diğerlerinden farkınız ne? Anlatış tarzı mı yoksa anlatılanlar mı?
Anlatılanların bereketi olduğunu düşünüyorum. Bu işin benimle ilgili olduğuna da inanmıyorum. Bunun hayat tarzımızla ilgili olduğunu düşünüyorum. Ben hep şunu söylüyorum. Hepimizin günahı var. Ama anlattığım her şeye iman ederek anlatıyorum.
Medya rayting olaylarında çok kuralcı davranmaz. Size programınızın formatı konusunda hiç mi müdehale etmediler?
Hayır. Ben dört yıldır Star’da program yapıyorum. Star yönetimiyle hiçbir zaman böyle bir endişe yaşamadık. Kontrolü hep benim elime bıraktılar. Hiç bir noktasına müdahale etmeyen bir ekiple çalışıyorum.
Rayting aldığı için olabilir mi?
Her zaman rayting almayabilirsiniz. Bu güvenle ilgili. Benim yapıp yapmayacaklarımı bildikleri için böyle. Şunu biliyorlar;”Nihat hoca konuşurken dini din için anlatır.” Bu doğru. Şunu da biliyorlar ki “Hoca siyasi göndermelerde bulunmaz. Ama yanlış yapan politikacı da, din adamı da olsa yanlışı söyler”. Birilerini suçlamak için değil, o yanlışın ortadan kalması için. Bir çocuk belediyenin açtığı bir çukura düşüp öldüğü zaman o gece bütün hissiyatımla konuşmuş ve çok ağır kelimeler sarf etmişimdir. Bir ilahiyatçı yalnış yaptığında da bunu net söylerim.
Peki anlattığınz şeyleri “Ben ne kadar yapabiliyorum” diye sorguluyor musunuz?
Ben bugün sabah namazını kaçırmış olsaydım ve bugünkü programımda namaz konusu olsaydı sabah namazından bahsetmezdim. O gün birinin gıybetini yapmışsam sohbet konusu olarak gıybeti işlemezdim ya da şöyle derdim; “Hepimiz gıybet yapıyoruz Allah bizi affetsin” derdim. Kendimi de o günaha ortak ederdim. Eve döndüğümde başımı yastığa rahat koyarım.
Kendinize ettiğiniz dua nedir?
“Yarabbi! Samimi oldukça beni konuştur, samimiyetimi kaybettiğimde ise elimdeki tüm imkanları al”. Bu duayı yaparken hem insanları hemde kendimi düşünüyorum. Çünkü yalnış bir insanın doğru birşey anlatması uygun değil. İnanmadığım şeyleri söylersem yarın birgün Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağım.
Farklı kesimlerden birçok kişiye ulaşıyorsunuz. Kimler izliyor sizi?
Medya ve sanat camiasından, hiç tahmin edemiyeceğiniz insanlar arayıp “Namaza başladım” ya da “İslam dini hakkındaki düşüncelerim” değişti diyenler var. Eğer siz peygamber ve İslamı eksik tanımışsanız bunda hepimizin günahı var. İki kutup oluştu ve insanlar arasında o bağ sağlanamadı. O yüzden birbirine düşman olan kitleler oluştu bu ülkede. Belki de benim anlattıklarım o insanların rahatlamısını sağlamıştır.
O yüzden mi Hürriyet gazetesinde yazıyor kitabınızı Doğan Kitap’tan çıkarıyorsunuz?
Evet. Çünkü daha farklı ve daha fazla kitleye ulaşmış oluyorum. Benim kitaplarım birçok farklı yayın evinden de çıktı. Ama Doğan Kitap’tan çıkması başka bir birliktelik oldu.
Kendinizi konumlandırdığınız yer neresi?
Kur’an’ın Hz. Peygamber’i tanımlayan bir ifadesi de şu; “Sen Allah’ın rahmeti sayesinde onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın dağılıp giderlerdi.” Peygamberimizin en baskın özelliği budur. İçki içen birisini dövmeye kalktıklarında Peygamber Efendimiz “O Allah ve Resülü’nü sever” diyor. Bunları okudukça bunun dışında bir Müslüman olmam mümkün değil ki. Ben anladığım ve iman ettiğim dini anlatıyorum. Bu din markası geçmez ve zaman aşımına uğramayan bir dindir.
Din anlatılsa da doğru mesaj verilmiyor diyebilirmiyiz?
Benim böyle birşey söylemem mümkün değil. Ama bu benim uslubum ve anlatımımın doğru olduğuna inanıyorum. Herkesin karakteri farklı. Hallacı Mansur ancak Hallac gibi görünebilir. Ondan İmamı Şafi olmasını bekleyemezsiniz. Belki İslam tümünün bir araya gelmiş halidir. İslam; Peygamber Efendimiz’in yaşadığı hayattır.
Ramazan’da üç saat uyuyorum
Ramazan geldi. Bu defa ne anlatacaksınız?
Benim sahurda da iftarda da konuşacaklarım kurgulu değildir. Dualar vardır sadece onları sabit olarak veririz. Bunun dışında bütün anlatımlar doğaçlamadır. Mesela; kabir alemini anlatıyorumdur ama Resullah konusu açıldığında farkında olmadan yarım saat konuşurum.
Siz Ramazan ayında insanlara en çok neyi anlatmak istersiniz?
Ben sadece iftar yapan ve sahura kalkan kardeşlerimize değil, oruçla ramazanla ilgilenmeyen insanlara da anlatıyorum. Programlarım Ramazan’a ve oruca endeksli değildir. Onları ilk günler anlatır ve bitiririm. Ramazanda herkesin arınmaya ihtiyacı var. Ben inanıyorum ki iftar vaktinde hiç oruçla ilgisi olmayan insanlarda beni izleyecek.
Yaptığınız işi ibadet olarak görüyor musunuz?
Tabiki ibadet. Bir Müslümanın kendi dini hakkındaki bir yanlışını eğer değiştirebilirsem bu en büyük ibadettir. Ramazan’da günde üç saat uyuyorum. Ellibeş yaşındayım ve buna tahammül ediyorum. Yaptığım işin mutluluğu bu. Ben izleyenlerimden ve okuyucularımdan yalnızca dua istiyorum.
Yeni Şafak